Tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra ülke Batı Roma İmparatorluğu ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrıldı. Batı’nın ömrü epey kısa sürerken doğu tarafı yani Bizans İmparatorluğu bin yıldan uzun süre ayakta kalmayı başardı. Elbette her imparatorluğun kaderidir, en sonunda Bizans İmparatorluğu da tarihin tozlu sayfalarına karıştı.
Bizans İmparatorluğu biz Türkler için farklı bir anlam ifade eder çünkü Anadolu topraklarına girdiğimiz andan itibaren bir numaralı düşmanımız oldular. Yaşanan sayısız savaşın en sonuncusu Konstantinopolis surları önünde yaşandı. Fatih Sultan Mehmet’in padişahlığı döneminde şehri kuşatan Türk ordusu zafer elde etti ve Bizans İmparatorluğu yıkıldı. Konstantinopolis de İstanbul adını alarak Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti oldu.
En temelden başlayalım; Bizans İmparatorluğu ne zaman, nasıl kuruldu?
Milattan önce 27 yılında kurulan Roma İmparatorluğu, yaşanan sayısız olay neticesinde doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı. Milattan sonra 395 yılında resmen Batı Roma İmparatorluğu ve Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans İmparatorluğu kurulmuş oldu. Batı Roma İmparatorluğu’nun kuruluş ve yıkılış hikâyesini daha önce buradaki içeriğimizde anlatmıştık:
Bizans İmparatorluğu’nun kuruluş süreci aslında 4. asrın ilk yıllarında Büyük Konstantin tarafından başlatılmıştı. Byzantion, bugünkü adıyla İstanbul şehri, Nova Roma yani ‘Yeni Roma’ olarak geliştirilerek imparatorluğun merkezi hâline getirilmişti. İmparatorluk doğu ve batı olarak ikiye ayrıldıktan sonra bu şehir doğal olarak doğunun başkenti hâline geldi.
I. Theodosius’un oğlu Arcadius, Bizans İmparatorluğu’nun ilk imparatoru oldu. Batı Roma İmparatorluğu’nun Kavimler Göçü ile bölgeye gelen topluluklar tarafından yıkılması sonrası mutlak güç Bizans oldu. Zaten Bizans ve Doğu Roma isimleri daha sonra tarihçiler tarafından verilmiştir. Dönemin insanları kendilerine Romalı diyordu.
Bizans İmparatorluğu Hristiyan olmayanlara karşı sert bir tutum izledi:
İlginçtir, Hz. İsa ile birlikte gelen Hristiyanlık dini uzun yıllar boyunca Roma İmparatorluğu için büyük bir düşman oldu. I. Konstantin döneminde Konstantinopolis’in başkent olması ile birlikte Hristiyanlık dini yasal bir hâle getirildi. I. Theodosius ise Hristiyanlığı devletin resmî dini hâline getirdi ve diğer dinleri yasakladı. Hristiyan olmayanlara karşı sert bir tutum izlenirken bazı pagan ritüelleri de dinin içine eklendi.
Bizans İmparatorluğu’nun yaptığı bu hamleler Antik Roma’dan uzaklaşma çabalarıydı. Bu çabalar Herakleios’un askerî ve idari sistemi yapılandırmasıyla, Roma kültürü yerine Yunan kültürünün sahiplenilmesiyle, Ortodoks Hristiyanlık geleneklerinin ön plana çıkarılmasıyla devam etti.
İslamiyet yayılırken Bizans büyük kayıplar yaşadı:
6. yüzyılda I. Justinianus döneminde Kuzey Afrika, İtalya ve Batı Akdeniz kıyıları Bizans İmparatorluğu sınırlarına dahil edildi. Mauricius döneminde kuzey sınırları güçlendirildi, doğu sınırları genişledi ve imparatorluğun en geniş sınırlarına ulaşıldı. Tam bütün dünyayı ele geçireceklerini zannederken ortaya İslam devletleri çıktı.
Bizans İmparatorluğu ilk büyük darbeyi 602 – 628 yılları arasında Sasaniler ile yaşanan savaşta aldı. Bu süreçte özellikle kaynak bakımından büyük zarar gören Bizans İmparatorluğu, kısa süre içerisinde imparatorluğun en zengin bölgeleri olan Mısır ve Suriye’yi kaybetti.
Tam işler düzeldi derken bu sefer de Türkler Anadolu’ya gelmeye başladı:
Bizans İmparatorluğu tahtına 10. ve 11. yüzyılarda Makedonya Hanedanı oturdu. Sınırlar tekrar genişlemiş ve bir refah dönemi başlamıştı. Derken 1071 Malazgirt Savaşı yaşandı ve hepimizin bildiği üzere Anadolu’ya artık durdurulamayan bir Türk akını başladı. Gaza ve cihat anlayışı ile hareket eden Müslüman Türklerin ilk hedefi Bizans topraklarını bir bir ele geçirmek oldu.
Tabii imparatorluk hemen dağılmadı, Komninos Restorasyonu ile yeniden bir toparlanma sürecine girdi. Hatta 12. yüzyılda Avrupa’nın en zengin şehri Konstantinopolis’ti. Sözde Hristiyanlığı yaymak adına savaşan Haçlılar, düzenlenen IV. Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis’e uğramayı ihmal etmedi ve kelimenin tam anlamıyla şehrin altını üstüne getirdi.
Bizans darbe üstüne darbe almaya başladı:
Haçlı yağması sonrası Bizans İmparatorluğu temelinden sarsıldı. İznik İmparatorluğu, Epir Despotluğu, Trabzon İmparatorluğu gibi küçük devletçiklere bölündü. Bu küçük devletçikler de ağır kayıplar yaşandı. 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılma sürecine girmesi ile kurulan Türk beylikleri durmadan Bizans üzerine akınlar düzenliyorlardı.
14. yüzyıla geldiğimizde Bizans İmparatorluğu iç savaşların esiri olmuştu. Her gün biri birini yeniyor ve imparatorluğun farklı noktalarında kendi devletlerini kuruyordu. Bu sırada Osmanlı genişliyor ve Balkanlar’ı ele geçiriyordu. Artık kaçış yoktu, geliyordu gelmekte olan.
Aşılmaz denilen surlar aşılıyor, Bizans İmparatorluğu yıkılıyor:
1453 yılının 2 Nisan günü, Fatih Sultan Mehmet komutasındaki 80 bin kişilik Türk ordusu Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’in surlarına dayandı. İki ay süren bir kuşatmanın ardından 29 Mayıs 1453 tarihinde Konstantinopolis fethedildi. Şehrin adı İstanbul olarak değiştirildi ve yüzlerce yıl boyunca sürecek Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti ilan edildi.
Bizans etkisindeki diğer küçük devletçikler de bir bir fethedildi:
1453 yılında Bizans İmparatorluğu yani Doğu Roma İmparatorluğu ama aslında kendilerini tanımladıkları şekilde Roma İmparatorluğu resmen son buldu. Fakat Osmanlı İmparatorluğu da aslında yıkıldığı güne kadar kendini Roma İmparatorluğu’nun varisi olarak gördü. I. Konstantin nasıl ki devletin dinini Hristiyanlık yapmıştı, Fatih de devleti Müslüman yaptı.
Konstantinopolis’in fethi sonrası Bizans İmparatorluğu resmen yıkılmış olsa da ondan geriye kalan bazı küçük devletçikler vardı. Bunlardan biri olan Mora Despotluğu 1460 yılında, Trabzon İmparatorluğu 1461 yılında, Theodoro Prensliği ise 1475 yılında fethedildi.
Bizans İmparatorluğu nasıl bir ülkeydi?
Bizans ve Doğu Roma gibi isimlerle anıyor olsak bile aslında o dönemde bu ülke kendine Roma diyordu çünkü ortada zaten batı diye bir şey kalmamıştı. Bildiğimiz anlamdaki Roma ile aralarındaki fark, dinin ve kültürün değişmesi ile ortaya çıktı. Ortodoks Hristiyanlığın merkezi olmaları, zenginliğin de nedeni oldu.
O dönemde batılı Hristiyan devletler pisliğin içinde boğulurken doğudaki Bizans’ın böylesine güçlü olması elbette kabul görmedi ve Haçlı Seferleri sırasında bu rahatsızlığın etkileri görüldü. Kendilerini Roma olarak görmeleri ise İslam dünyasına karşı zayıflamalarına neden oldu. Çünkü Türkler ve Araplar onların bu gücünü umursamıyor, aksine fetih nedeni olarak görüyorlardı.
Yine de haklarını yemeyelim, İstanbul bugün bu kadar güzelse bunu biraz da Bizanslılara borçluyuz. Antik zamanlarda inşa edilen sayısız eseri bizim için yüzlerce yıl boyunca başarılı bir şekilde korumuşlar. Daha sonra bu emanet Osmanlı tarafından da özenle saklanmış ve bugün olduğu hâlde bize miras bırakılmış.
Tarihin en büyük ve en uzun soluklu devletlerinden biri olan Bizans İmparatorluğu’nun kuruluş ve yıkılış hikâyesinden bahsettik. Böyle tarihsel gerçekleri öğrendikçe üzerinde yaşadığımız toprakların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
İstanbul’daki tarihi eserler ve yapılar hakkındaki ilginç bilgileri okumak isterseniz aşağıdaki içeriklere de göz atabilirsiniz: